Merhaba... Bu kelimeden güzeli var mı?
Dünyanın bütün dillerindeki en güzel kelime.
Merhaba karşındakine gönlünü sunmak. El uzatmak. Seni kendi canım gibi aziz bildim diyerek muhabbete yahut güzel bir suskunluğa çağırmak.
Tınısı bile güzel. İnsanı tıpışlar, ninni gibi, bir şarkının ilk notaları gibi.
Bir de merhabayı esirgemek var, hafazanallah, beter bir iş o. Kimseye kısmet olmasın, kimse merhabadan hasislik edecek kerte küçülmesin.
İzmir kitap fuarında bir kitaba rastgeldim, Sina Kabaağaç’ın, ‘Dün sanki bin yıllık uzak bir zamandır…” adlı, anılarına. (TB yayını, 2009 Haziran basımı, 432 S.) E.Özbayoğlu, E.Büyüklimanlı., M.Özyıldırım, E.Öyken,N.Akçay’ın ortak çabası sonucu, bir bavul dolusu el yazmasından, özveriyle ortaya çıkartılmış bir dönem kitabı.
Bazı kitaplar hiç bitmesin istersiniz, yudum yudum içersiniz, döne döne okur, doyamazsınız. Ama biter, bütün güzel şeyler gibi. (Altın kitapların çıkardığı "Kanatsız Kuşlar"ı okurken de bu duyguya kapılmıştım, ah bitmese…)
Kitap yayımcının notuyla başlıyor, Alp Ejder Kantoğlu büyük bir hocayı daha iyi tanımaya doğru atılan bu adımda Özbayoğlu, Dürüşken ve Demiriş’e, kitabı yayına hazırlayanlara koca bir teşekkür sunuyor, Çoraklı’ya da, kitabın sahici bir kitap olmasını sağladığı için. Elbet yaşadığı ilginç, kıran kırana bir ömrü yazıp paylaştığı için en büyük teşekkürü Sina Kabaağaçlı’ya ediyor.
Bu kitabı okurken siteye çağrı aldım sevgili Kübra’dan.
Hiç düşünmeden tamam dedim.
Bu ilk yazı da işte anı kitaptan yola çıkarak, Halikarnas Balıkçısının, sesi kulağımda hala yankılanan, İzmir radyosunda her hafta çektiği gümbür gümbür 'merhaba'sına öykünmeye yazıldı.
Bilen bilir, bilmeyenler öğrensin, Cevad Şakir Kabaağaçlı, ünü ülkeyi tutmuş, kendisiyle cengi hiç bitmeyen, trajedilerden mahpuslara, Oxford’lardan sandallara, Şakirpaşazadelikten sadegilliğe savrulmuş bir yüce zat. Yazarın babası.
Yazan birinin yakını olmak güç iştir. Ki, bu tema kitap boyunca sürekli işlenir. (Bende’niz ve hane halkı da iyi bilir, bunun ne menem bir iş olduğunu)
Önsöz, Öğrencisinin Gözünden, Yazarın Erendiz Hanıma Mektubu, Anılar, Sonsöz ile süren kitap fotografilerle sonlanıyor.
1924-1997… Ol şarkı bu kadarcık, kısacık, ama, binbir makamı barındırıyor içinde.
Osmanlı dağılmaktadır, dört bucaktan çekilmektedir, babanın ömrü bu cengin içinde geçer, genç cumhuriyet filizlenir ardından, oğulun kısmetine (babasıyla birlikte) cumhuriyetin kuruluş yılları düşer. O kıtlık kıran ve büyük hesap günlerinde herkes dişinden tırnağından arttırdığını ortaya koyar, kurulmakta olana destekçi çıkar, gücüyle, umuduyla, elleri ve hayalleriyle.
Yazarlar tarihi tarihçilerden daha mı iyi yazıyor ne?
Anı yazanlar, roman yazanlar… Rakamlardan, savsözlerden, orduları siyasetçileri insanları kısım kısım, bölük bölük, numaralayıp bazen yargılayıp hüküm şerhi koyarak anlatmaktan daha kıvamlı, daha doğru ve güzel anlatıyor böyleleri, hele dönem şıngırdaklı ve büyük dönemeçlerin başdöndüren günleriyse…
Hem Kanatsız Kuşlar hem Kabaağaçlı’nın anı kitabı Dün sanki bin yıllık uzak bir zamandır, bu düşüncemi pekiştirdi.
İlkinde kurtuluş savaşı o savaşı verenlerin torunlarını imrendirecek güzellik ve yetkinlikte anlatılır, ötekinde bu savaş ve ardı sıra gelen cumhuriyet dönemi, dönem üstüne yazılan çok şeyi tamamlayıcı şekilde.
Yaşanan uçar, yazıdır kalan.
Balıkçının sesi o dönemin lambalı, yeni çıkan pilli radyolarını zangırdatırdı, öyle gönülden, gümbür gümbür bir merhabaaa çekerdi, demeyin gitsin. Merhabanın gümbürtüsünü, tadını onunla bildik ve onunki gibisine hiç rastlamadık.
İnsan her çocukta her yeni iş ve kitapta, sevdada dünyaya yeniden, binbir kere merhaba diyor.
Sina Kabaağaç, balıkçının ilk oğlu, balıkçı onunla geleceğe merhaba derken, oğul büyük bir kavgaya , farklı bir soya merhaba diyor, diyetini peşin peşin ödeyerek.
Halikarnas balıkçısı merhabaaa dediği zaman, radyo zangırdardı, yürekler hoplardı.
Onun görkemine ulaşmak ne demek, kıyısına soluklanmak için belki; yalın, ama, bakın sonradan neler gelecek dercesine usul, sessiz gibi gelse de size, benim kalbimin tokmağının çıkardığı gümgüme bakılırsa hayli gürültülü bir merhaba , hepinize…
Bu içerik KadınMedya.com' dan alıntılanmıştır. Orjinal içeriği görmek için bağlantıyı tıklayın...: Merhaba / Ayşe Kilimci | KadınMedya.com | Kadının Sesi
Under Creative Commons License: Attribution
13 Mayıs 2010 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder